ELİNDEKİ TEK VARLIĞI İNANCI








TÜRKİYE SESİMİZE SES VER



HERKES SAĞLAM KİŞİ BİR ÖZÜRLÜ ADAYIDIR



WWW.BLOGMAME.COM



UMUT AYDIN DERKİ

YILDIZLARIN BULUNDUĞU YERE YEMİN OLSUNKİ SEN BENİM RABBİMSİN.

UMUT AYDIN DERKİ

EY RABBİM SANA MUHTAÇ OLAN BU KULUNUN SESİNİ DUY .

29 Haziran 2011 Çarşamba

ŞEYH KASIMIN HAYATI

Büyük Şeyh Abdulkadir Hazretlerini Soyundan Olan Şeyh Kasım  1702 Yılında  Irakın Bağdat Şehrinde Dünyaya Geldi Anne Ve Babasını Çok Küçük Yaşta Kaybetmiştir Kendisi Gibi Yetim Kalan  2  Erkek Kardeşi İle  Dönemim Büyük Zatlarından Veliyullah Seyyid Hüseyin Mübarek Rebi’nin Himayesi Altında Medrese Eğitimi Almışlardır. Daha Sonra Şeyh Hüseyin Bağdadi Ve Şeyh Abdülmün’im Bağdadi’nin Sohpetlerine Devam Etti  Şeyh Kasımın Medrese Arkadaşlarından Ola Seyyid Hüseyin Burhaneddin Efendinin Uzun Süre Hizmetinde Bulunmuş Hocasının  Tasviyesi Üzerine Anadoluya Gelip Diyarbekire Şehrinde  İrşat Görevini Üstlenmiştir Dönemim Molla Ve Büyükleri Arasında Yerini Almıştır Diyarbekirde Şuanki Lice  Yolu Üzerindeki Bütün  Köyleri Karış Karış Gezip Ögrenci Yetiştirmiştir  Molla Hüsrevin  Kızıyla  Evlenmiştir Bu Evlilikten 5 Kız 3 Erkek Olmak Üzere  Toplam 8 Çocugu Olmuştur  Alibardak Köyüne Yerleşmiştir Kendini Hep İlimle Ve Ögrencilerine Adamıştır. Çok Mütavazi Bir Hayatı Olmuştur Lüksten Zenginlikten Hep Uzak Durmuştur.  1792 Yılında Vefat Etmiştir. Birçok Keramet Göstermişti Bu Kerametleri Vefatından Bugünümüze Kadar Gelmektedir Her Kim Saf Kalple Ne Niyetle Giderse Gitsin Muhakkak Kabrinde Ona Allah Tarafından Bir Meyve Gönderilir Mezarının Hemen Yan Tarafında Küçük Bir Kaya Parçası Bulunmaktadır Kayanın Altına Elin Yarım Metre İçeri Dogru Boşluk Bulunmaktadır Allahın Hikmeti Hep O Kayanın Veya Taşın Altında Gelen Kişiye Niyetine Göre Bir Meyve Çıkmıştır Bütün Köy Ve D.Bakır Halkından Bu Keramete Şahit Olan Yüzlerce İnsan Bulunmaktadır. Kabri Köyün Dışında Olduğundan Bu Döneme Kadar Kabrinin Yanınadaki Ağaçta Her Gece Kandil Yanar Köylülerin Bir Gecede Onlarca Defa Gidip Kandili Almalarına Rağmen Daha Evlerine Varmadan Aynı Ağaçta Yeni Bir Kandilin Yandığına Şahitlik Etmişlerdir. Kabrini Bile Türbe Yapmamaları İçin Çocuklarına Vasiyette Bulunmuştur .


Irak'ta Yetişen Büyük Velîlerden. Künyesi Ebû Kasımdır. Bağdat’da Doğdu Uzun Süre Bu Şehirde  Yaşadı. Doğum Târihi Net Bilinmemektedir ( 1702 ) Olarak Rivayet Edilir. Ebû Kasım , Bağdatta Medrese Eğtimi Alarak Uzun Süre  İlim Ve İbâdetle Meşgûl Oldu. 1792  Senesi Alibardak Köyünde Vefât Etmiştir (Rivayetlere Göre). Kabri Bilinmekte Ve Ziyâret Edilmektedir.

Oğlu Abdullah  Şöyle Anlatır: "Bir Ara Babamın Köydeki  Evimizde Husûsî Odasında, Yanında Bulunuyordum. Orada Yiyecek Ve İçecek Aslâ Birşey Bulunmazdı. Bir Gün Kendisine On Fakir Geldi. Babam Bana; "Şu Odaya Gir, Bize Yemek Getir." Dedi. Ben, İçeride Yiyecek Ve İçecek Hiçbir Şey Bulunmadığını Bildiğim Hâlde Îtirâz Edemedim. İki Medrese Öğrencisiyle İle Beraber Odaya Girdik. Girince Odanın Çeşit Çeşit Lezzetli Yemeklerle Dolu Olduğunu Gördük. O Yemekleri Çıkardık. Gelenler Yiyip, Doydular. Yemekler De Tamâmen Bitti. Biraz Sonra Yirmi Fakir Daha Geldi. Babam,Yine Önceki Gibi Emredip İçeriden Yemek Getirmemizi İstedi. Peki Deyip İçeri Girdiğimizde, Öncekilerden Daha Değişik Ve Daha Çok Yemekler Vardı. Onları Da İkrâm Ettik. Sonra Babam, Bu İki Talebeye Birden Nazar Etti. İkisi De Bayılıp Oraya Düştüler. Evlerine Kaldırıldılar Ve Her İkisi De Uzun Müddet Baygın Hâlde Kaldı. Nihâyet Ayılıp İstigfâr Ederek Ve Ağlıyarak, Babamın Yanına Geldiler. Çok Özür Dileyip, Affedilmelerini İstediler. Babam Da, Özürlerini Kabûl Edip Onları Affetti. O İki Talebe Bu Hâle Düşmelerine Sebep Olan Hatâlarını İzâh Edip; "İçeride Hiç Yemek Bulunmadığını Bildiğimiz Bir Odada, İki Defâda Da, Çeşit Çeşit Ve Bol Yiyecekleri Görünce; "Bu Sihirdir." Düşüncesi Aklımıza Geldi. Bu Yanlış Düşüncemiz Sebebiyle Bu Duruma Düştük." Dediler."

Allahü Teâlâya Âşık Olanlar Hakkında;

"Allahü Teâlâya Âşık Olanların Kalpleri, Azîz Ve Celîl Olan Allahü Teâlânın Nûru İle Nûrlanmış, Aydınlanmıştır. O Kalbde İstek, Arzu Hâli Hareket Edince, Onun Nûru Yer İle Gök Arasını Aydınlatır. Allahü Teâlâ, Meleklere Onları Över Ve; "Şâhid Olunuz Ki, Ben Onlara Daha Müştâkım." Der.

"Şevk, Allahü Teâlâya Âşık Olanların Kalplerinde Yanan Bir Ateştir. O Ateşi Ancak, Allahü Teâlâya Kavuşmak Ve O'nun Cemâline Nazar Etmek (Bakmak) Teskîn Eder, Dindirir." Buyurdu.

Kendisine Yapılacak Ve Sakınılacak Şeylerden Soruldukta; "Kişiye, İlim Olarak Allahü Teâlâdan Korkması Yetişir. Kişiye, Cehâlet Olarak Da Kendi Nefsini Beğenmesi, Ucb Sâhibi Olması Kâfidir. Ucb Artınca, Ahmaklık Hâlini Alır. Kişinin Kendi Ayıplarını Görmesine Mâni Olur."

Az Konuşmanın Fazîletini Anlatırken De; "Susmak, Yorulmadan, Güçlük Çekmeden Yapılan Bir İbâdettir. Zâhirî Bir Süs İle Süslenmeden Kazanılan Bir Zînettir. İnsanı Özür Dilemek Zilletine Düşmekten Koruyan Bir Zenginliktir. Kirâmen Kâtibîn Meleklerine Rahatlıktır." Buyurdu.

Abdülkadir Geylani ( Kadiri Tarikatı ) Silsilesi:
Hayy C.C.
Azraıl A.S. Israfıl A.S. Mıkaıl A.S. Cebraıl A.S
Hz. Ahmed Mahmud Muhammed Mustafa S.A.V.
Hz. Ebubekır R.A.
Hz. Omer R.A.
Hz. Osman R.A.
Hz. Alı K.V.
Hz. Hasan R.A.
Hz. Huseyın R.A.
Hz. Veysel Karanı R.A.
Hz. Hasan-I Basrı R.A.
Hz. Habıb-I Acemı K.S.
Hz. Davud-I Taı K.S.
Hz. Maruf-I Kerhı K.S.
Hz. Sırr-I Sekatı K.S.
Hz. Cuneyd-I Bagdadı K.S.
Hz. Seyh Sıblı K.S.
Hz. Abdulvahıd Bın Abdulazız K.S.
Hz. Seyh Eb-Ul Hasan K.S.
Hz. Alıyul Mahrusı K.S.
Hz. Abdulkadır Geylanı K.S.
Hz. Arabı Muhıddını K.S.
Hz. Seyyıd-I Semseddın-I Muhammed K.S.
Hz. Seyh Husameddın Ks.
Hz. Seyh Sehabeddın K.S.
Hz. Seyh Huseyın Hamavıf K.S.
Hz. Hacı Bayramı Velı K.S.
Hz. Seyh Esrefoglu Rumı K.S.
Hz. Seyh Hacı Kazan Kaya Baba K.S.
Hz. Seyh Baba Kurdıstanı K.S.
Hz . Seyh Kasım 
Hz. Seyyıt Muhammed K.S.
Hz. Seyh Seyyıt-I Halıl K.S.
Hz. Hacı Hasan Baba K.S.
Hz. Saban Baba K.S.
Hz. Rıcalı Dursun Baba K.S.
Hz. Ilhamı Hacı Hasan Baba K.S.
Hz. Seyh Huseyın Hamavıf K.S.
Hz. Hacı Bayramı Velı K.S.
Hz. Seyh Esrefoglu Rumı K.S.
Hz. Seyh Hacı Kazan Kaya Baba K.S.
Hz. Seyh Baba Kurdıstanı K.S.
Hz. Seyyıt Muhammed K.S.
Hz. Seyh Seyyıt-I Halıl K.S.

Şeyh Ebu Kasım İslam Dinine Hizmet Eden Aile Silsilesi
Hacı Hamit – Kamile
Kasım – Azize
Mele Nurani
Mele Kamil
Mele Bari
Mete Nazani Hezan Şeyhleriden
Şeyh Mahşuk Hezan Şeyhleriden
Şeyh Selim    Hezan Şeyhleriden
Şeyh Celal (Şuanki Şeyh) Hezan Şeyhleriden
Molla Muhammed
Mele Meleme
Mele Hamit
Mele Abdulvahap
Mele Ali
Mele Takkeddin




MİRACINIZ HAYIRLI OLSUN


Miraç Kandili'nde neler oldu?
Sonra baktım bir toplum vardı ki, derilerinden sırım kesiliyor ve ağızlarına tıkılıyor. Ve yediğiniz gibi yiyiniz deniliyor. Ve bu onlara en iğrenç bir şey oluyor. "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim. "Bunlar o koğucular, fitnecilerdir ki, insanların etlerini yerler ve sövmek ile ırz ve namuslarına saldırırlar." dedi. "Sonra baktım bir toplum var ki, önlerine bir sofra kurulmuş, üzerinde benim gördüğüm etlerin en güzellerinden kebaplar var, etraflarında da leşler var. Onlar, o güzel etleri bırakıp bu leşlerden yemeğe başladılar.

MİRAÇ KANDİLİZ MUBAREK OLSUN

"Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir." (İsra :1)
O’nun için Mîrac gecesinde dikkat etmeniz gereken şeylerden birisi yatsı namazında mutlaka camide olacaksınız. Sabah namazında da mutlaka camide olacaksınız. Çünkü Hz. Osman (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını ihya etmiş gibidir. Kim de sabahı da cemaatle kılmışsa gecenin tamamını ihya etmiş gibidir.”
Bu mükâfatı kaçırmamak lâzım!
2- Geceyi oruçlu olarak karşılayalım ve ertesi günü de, yani Receb ayının 26 ve 27. günlerini oruç tutalım.
Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz buyuruyor:
“Recep ayında bir gün ve gece vardır ki Receb’in 27. gecesidir. Kim o gün oruç tutar ve geceyi ibadetle geçirirse yüz sene oruç tutmuş ve yüz sene ibadet yapmış gibi olur”
3- Salat ü selâm okuyalım.. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize hiç olmazsa bir tesbih, salat ü selâm okumalıyız. Can ü gönülden, “Es-salatü ve’s-selamü aleyke ya Resûlellah” demeliyiz.
4- Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tevbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih “Estağfirullah” demeliyiz.
5- Namaz kılalım.. Bu geceyi namaz kılarak ibadetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Mîrac gecesi ve gündüzündeki namazları cemaatle kılmaya son derece gayret göstermelidir. Kaza namazı bulunan kimseler, bu namazlarını kaza etmeye çalışmalıdırlar.
Üzerinde namaz borcu olan kimsenin bu gecede hiç olmazsa bir günlük namaz kaza etmesi uygun olur. Böylece hem borcunu öder hem de geceyi ihya etmiş olur.
Yatsı namazından sonra 12 rek’at “Hacet namazı” kılınır.
Beher rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur.
Namaza niyet:
“Yâ Rabbî, rızâ-i şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili habîbin Resûl-i Zîşan Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne ve rızâ-i ilâhîne mazhar eyle, Allâhü Ekber.”
Namazdan sonra:
4 Fâtiha-i şerîfe, 100 defa: “Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym” 100 İstiğfâr-ı şerîf, 100 Salevât- şerîfe okunup duâ yapılır.
Bu namazda, İhlâs-ı şerîfeler 100′er adet okunursa veya bu namaz 100 rek’at olarak kılınırsa; bunu yerine getiren mü’min huzûr-i ilâhîye namaz borçlusu olarak çıkmaz.
Namaz borcu olanların hiç olmazsa 1 günlük namazlarını kaza etmeleri makbul olsa gerekir.
6- Mirac gecesinden sonraki gün, mutlaka oruçlu olmalıdır. o gün öğle ile ikindi arasında 4 rekat namaz kılınır.
Her rekatta Fatiha’dan sonra: 5 Ayetül Kürsi, 5 Kul ya Eyyühel Kafirün, 5 İhlası şerif, 5 Kul euzu birabbil felak, 5 Kul euzu birabbinas okunur.

28 Haziran 2011 Salı

MİRACINIZ MUBAREK OLSUN


Peygamber Efendimizin sav Miraçta Cehennem bekçisi Malik ile konuşması
Peygamber Efendimiz (s.a.v) anlatıyor
Malik cehennemden iğne deliği deliği kadar bir yer açtı. Oradan iplik inceliğinden siyah bir duman çıktı. O duman bir saat çıksaydı; bütün yeri ve semaları o dumanın karanlığı sarardı.
Güneşin, ayın ve diğer aydınlık veren şeylerin ziyası ve nuru görünmezdi; mahvolurdu. Ancak Malik, o deliği o anda eli ile sığadı; o duman yok oldu. Bana şöyle dedi:
-Buradan içeri bakın.
Bakınca gördüm ki, cehennem birbirinin atında yedi tabakadır. En yukarısı cehennemdir ki; oraya müminlerin en asileri girer. Bunun azabı, diğerlerinden hafiftir.
2.si lezadır. Buraya Nasara girecektir.
3.sü hutamedir. Buraya da Yahudiler girerler.
4.sü sairdir. Buraya da Sabiler girerler.
5.si sakardır. Buraya da mecusiler girerler.
6.sı cahimdir. Buraya da müşrikler girerler
7.si haviyedir. Buraya da münafıklar girerceklerdir. Bir de Allahlık davası güdenler girerler. Firavun, Nemrut gibi.
Ben, aşağı tabakada olanların azaplarının şiddetinden bakmaya takat getiremedim. Ancak üst tabakada olanlara baktım; buraya ümmetimin asileri girerler. Buraya bakınca gördüm ki:
Orada ateşten yetmiş derya var. Her deryanın kenarında ateşten birer şehir var. Her şehirde ateşten yetmiş bin ev var.
Her evin içinde ateşten yetmiş bin sandık var. O sandıkların içinde de, erkekler ve kadınlar var. Oraya hapsolmuşlar; yanlarında yılanlar ve akrepler var. Şöyle sordum:
- Ey Malik, bu sandıkların içinde hapsolanlar kimlerdir?
- Şöyle anlattı :
- Bunların bazısı insanlara zulüm edip haksız yere malını alanlardır. Bazısı da büyüklük sayıp zalim cebbarlık edenlerdir. Hâlbuki Büyüklük, celal ve ikram sahibi Yüce Allaha mahsustur.
Sonra, bir kavim gördüm; dudakları deve ve köpek dudakları gibi idi. Karınları da şişmişti. Zebaniler, ateşten tokmaklarla bunların karınlarına vurup duruyorlardı.
Karınlarında bağırsakları kopuyor; dübürlerinden dökülüyordu. Tekrar içlerinden bağırsak yaratılıyordu; zebaniler yine vurup döküyordu. Onlara böylece azap ediyorlardı.
_Bunlar kimlerdir? Dedim; Malik şöyle anlattı:
Bunlar ümmetinizde yetim malını haksız yere yiyenlerdir.
Bir kavim gördüm, karınları dağlar gibi şişmişti. İçine yılanlar ve akreplerler dolmuştu. Orada hareket edip ıstırap veriyorlardı.
Bunlar ayağa kalkmak istedikleri zaman, karınlarının büyüklüğünden ve yılanların, akreplerin hareketlerinden kalkmaya güçleri yetmiyordu. Yıkılıyorlardı. Sordum:
Bunlar kimlerdir? Dedim; Malik şöyle anlattı:
Bunlar ümmetinizden faiz yiyenlerdir..
Bundan sonra, bir alay hatunlar gördüm; bunların saçlarından asmışlardı. Bunlar için: _Kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
Bunlar, şu kadınlardır ki; Yüzlerini ve saçlarını örtmeyip erkeklere gösterirler. Kocalarından başkasına zinetlerini açarlar. Kocalarına eza ve cefa ederler.
Bundan sonra, bir takım erkek ve kadın gördüm; bunların dillerinden ateş çengellerle asmışlardı. Tırnakları bakırdandı. Kendi yüzlerini yırtıp parça parça ediyorlardı.
Bunlar kimlerdir? Dedim; Malik şöyle anlattı:
Bunlar yalan yere şahidlik edenlerdir. Koğuculuk yapıp söz gezdirenlerdir.
Bundan sonra, bir alay kadınlar gördüm; bunların kimisini göğsünden asmışlar; kimisini de ayaklarından baş aşağı asmışlardı. Bunlar feryad ve sayha atıp duruyorlardı.
Bunlar kimlerdir? Dedim; şöyle anlattı:
Bunlar zina edenlerdir; ayrıca çocuklarını düşürüp katil işi işleyenlerdir.
Bundan sonra bir alay adamlar gördüm; bunlar kendi yanlarının etlerini koparıp ağızlarına koyuyorlardı. Yemeyip ağızlarında gizliyorlardı. Ama zebaniler onları:
Yiyin. Diye zorlayıp istemeyerek yediriyorlardı. Tekrar koparıp ağızlarına alıyorlardı. Zebaniler tekrar yemeleri için onları zorluyorlardı. Bu şekilde onlara azap ediyorlardı. -Bunlar kimlerdir? Dedim; şöyle anlattı:
Bunlar, ümmetinizden şu kimselerdir ki, insanları yüzlerine karşı ayıplar; zemmederler. Ayrıca arkalarından kötüleyip gıybetlerini ederler. Elleri, dudakları, kaşları ve gözleri ile işaret ederek insanları alay alırlar.
Bundan sonra bir kavim gördüm ki, Bunlar tam susadıklarından ötürü susuzluktan yanıp feryadla su istiyorlardı. Onların bu isteklerine karşılık ateşten kadehlerle kaynar sular verilip; İç diyerek zorlanıyorlardı. Onlar bu kadehi ağızlarına yakın götürdükleri zaman o suyun şiddetli kaynamasından yüzlerinin etleri pişip kadehin içine dökülüyordu. İçince de, bağırsakları parça parça olup dübürlerinden dışarı dökülüyordu.
Bunlar kimlerdir? Dedim; şöyle anlattı: Ümmetinizden şarap ve keyif verici şeyleri içenlerdir.
Bundan sonra, bir alay kadın gördüm; baş aşağı ayaklarından asmışlar. Dilleri uzayıp ağızlarından sarkmıştı. Zebaniler, onların dillerini ateşten makaslarla durmadan kesiyordu. Zebaniler onların dillerini kestikçe uzuyordu ve bunlar eşekler gibi anırıyorlardı, köpekler gibi uluyorlardı. _Bunlar kimlerdir? Dedim; şöyle anlattı: _Bunlar ölüsü öldüğü zaman, feryadü figan eden kadınlardır.
Bundan sonra, bir takım erkekleri ve kadınları gördüm. Bunları bakırdan fırınlar içine oturtmuşlardı. Altlarından ateşler ve alevler çıkıp başları ile beraber bütün vücutlarını bürüyordu. Gayet kötü kokular geliyordu.
Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar, zina eden erkek ve kadınlardı. Peki, bu kötü koku nedir? Dedim; bunu da şöyle anlattı: Onların ferçlerinden çıkan şeyin kokularıdır.
Bundan sonra, bir kısım kadınları gördüm ki, asılmışlar. Bunların elleri boyunlarına sıkıca bağlanmıştı. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Kocalarına hıyanet edip mallarını telef edenlerdir.
Peygamber Efendimiz sav; bir kavim gördüm ki, bunların cesetleri hınzırına, yüzleri de köpek yüzüne benziyordu. Dübürlerinden ateşler çıkıyordu. Yılanlar, akrepler onları sokuyor; etlerini yiyorlar. Bunlar kimlerdir? dedim; Malik şöyle anlattı: Bunlar ümmetinizden namaz kılmayan, gusül etmeyenlerdir.
Bundan sonra, bir takım erkekleri ve kadınları gördüm. Bunlara ateşte azap ediliyordu. Bunların üzerine zebaniler musallat olmuştu. Bunlar feryad ettikçe, zebaniler sopalarla vuruyorlardı. Karınlarına ateşten süngüleri saplıyorlardı. Vücutlarını da ateşten kamçılarla dövüyorlardı.
Bunların azapları pek çetin gördüm. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar ana ve babalarına isyan ederek karşı gelenlerdir.
Yine bir kavim gördüm; bunların boyunlarına ateşten dağlar gibi büyük halkalar geçirmişlerdi. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar, üzerlerinde bulunan emanetleri sahiplerine vermeyenlerdir.
Bundan sonra, bir kavim gördüm; zebaniler bunları ateşten bıçaklarla boğazlıyorlardı. Ama bunlar aynı saatte diriliyordu. Bunlar dirilince, zebaniler tekrar onları boğazlıyorlardı. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar haksız yere adam öldürenlerdir.
Bir kavim daha gördüm; gayet çirkin ve kötü kokulu cife yiyorlardı. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar gıybet edip insanların etini yiyenlerdir.
Bunlardan başka, cehennemde iki sınıf kimse gördüm; bunların bir sınıfı erkeklerden, bir sınıfı da kadınlardandı. Bunların azabı gayet şiddetli idi. _Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: _Bu erkekler, beylerin önünde sopa ve kamçılarla gidip zavallı fakirlere vurup zulüm edenlerdir. O kadınlar ise sureta libas giyip hakikatte cümle azası belli, açık hükmünde ve erkeklere aşikâr olanlardır. Ayrıca dışarı çıktıkları zaman, erkekleri kendilerine çekenlerdir. Bu sebepten, başları deve hörgücü gibi büyük olup selametle doğruca cennete giremezler.
Bundan sonra, cehennemde bir alay erkek ve dişi kimseler gördüm. Bunların azabı birbirine benzemiyordu. Her birine bir başka türlü azap olunuyordu. Bu tabakada azap olunanlar arasında bunlardan şiddetli azap olunan yoktu. Şöyle bir azap ediliyorlardı. Bunları ateşten sopalar üzerine asmışlardı. Etleri pişip dökülüyor; sadece kemik kalıyorlardı. Hak Teala onların etlerini bitiriyor; yine önceki gibi etleri pişip dökülüyordu. Bazıları da, ateşten zincirlerle, bukağı_Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
Bunların vücut sağlığı yerinde iken namazı terk edenlerdir.
Ve şöyle dedim: Ey Malik, kapıyı kapa, bakacak takatim kalmadı.
Malik şöyle dedi: YA RESULULLAH, mübarek gözünüzle müşahede ettiğiniz azapları gördüğünüz gibi ümmetinize bildirin. Ümmetinizi çok çekindirin. Masiyetlerden, Allahın emrine aykırı hareketten onları alıp men edin.Allaha tam itaate teşvik edip ibadet yoluna getirin. Allahın azabı şiddetlidir. Cehennemi yedi tabakadır. Bu gördüğünüz ilk tabakasıdır. Aşağıları daha şiddetlidir.’ Bunu dinledikten sonra, RESULULLAH SAV EFENDİMİZ ümmetine şefkatından dolayı ağlamaya, şefaat ve niyaza başlar.
Ümmetinin zaafı ve o gibi azaba takat getiremeyeceklerini anlatıp o kadar çok ağladı ki ; Cebrail, Mukarreb melekler ve orada bulunan diğer melekler dahi ağlamaya başladılar. Resulullah sav Efendimizin tazarru ve niyazına: AMİN!: Dediler.
Bunun üzerine, izzet sahibi Yüce Hakk’tan şu hitap geldi:
Habibim, senin değerin benim katımda büyüktür; duan makbuldür. Şefaatın makbuldür. Gönlünü hoş tut; seni muradına eriştirdim. Kıyamette sana bir makam vereceğim; şu kadar asileri sana bağışlayacağım, ta ki: YETER. Diyesin. Senin ümmetini sair ümmetlerin üzerine seçtim. Seni de onlara şefaatçı kıldım. Dilediğin kadar şefaat eyle; kabul ederim.
Sonra… Malikten başka, cehennem hazinler on sekiz tanedir; Malikle 19 olurlar. ‘Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir.’(74/30) Resulullah sav Efendimiz ümmeti namına mahzun oldu; halas olmalarınıı diledi. Bunun üzerine Yüce Hakk şöyle buyurdu: Senin ümmetine on dokuz harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu devamlı olarak bırakmadan okursa. kendilerini o on dokuz cehennem hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin kılarım. O cümle şudur:

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hak Teala cümlemizi, Resulullah sav Efendimiz hürmetine cehennemden azad eylesin. AMİN!